28 Ocak 2012 Cumartesi

çelişki..





Oysa bizim bütün güzelliğimiz, yaşadıklarımızla düşündüklerimiz arasındaki acıklı çelişkinin yansımalarından ibaretti. 
o.atay


ve sen demez miydin " beni ben yapan şey çelişkilerim" diye..

26 Ocak 2012 Perşembe

soyunma

Kurstan çıkmış, dalgın ruhunla bindiğin otobüste, kulağında çiğdem erken soyunma dinlerken buğulu camlardan akan trafiği buğulu gözlerle seyre dalmışken, gözlerini çevirdiğinde tam karşında oturan ve öyle gayri ihtiyari seni seyre dalmış bir çift siyah göze takılıp kalmak. ineceğin duraktan bilmem kaç durak sonra inmen gerektiğini hatırlamak, kitlenen gözleri birbirinden koparmak ve lütfen o inmesin dilekleriyle otobüsten inip, şarkıyı defalarca daha dinleyerek eve kendini güç bela atma hali midir kendini bilmezlik. 


bilemedim ki.

23 Ocak 2012 Pazartesi

biliyor musun nereden geliyorum?

oradan: 
senin gideceğin yerden- 
en dibinden 
acıların 
en içinden 
sevinçlerin: 
ikimizin gideceği yerden. 

oradan: 
ikimizin olduğu yerden- 
çevremizden gelen 
etkilerden sıyrılıp, 
kendiliğimizden 
oluştuğumuz yerden. 

oradan: 
bizim yerimizden- 
ikimizin de geldiği yerden: 
yenilgiden 
üzüntüden 
yeşillikten 
mavilikten. 

biliyor musun 
nereden? 

yaşamın en dibinden. 
içtenliğin en içinden. 

sen ve ben 
neden 
gelmişsek ve gideceksek 
o yere, o yerden 
kendiliğimizden, 
gideceğiz ve geleceğiz 
o yere 
yeniden-  



oruç aruoba

22 Ocak 2012 Pazar

"Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git "*

gitme, niye neden gidiyorsun ki. ne oldu şimdi durup dururken. ama hiçbir şey durup dururken olmaz değil mi? ikimiz de bunu bilecek yaşta ve olgunluktayız allahımıza bin şükür. ama yine de gitmemeyi denesen, sen gidince "gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar"*  gözlerin öyle güzel bakan, hani isteyince çok masum, aslında nasıl çapkın, nasıl hain olan gözlerin. 




oysaki ne güzel "bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti"*


* Cemal Süreya "aşk" şiirinden.





20 Ocak 2012 Cuma

2.sayfa

Hayatının her bir köşesine kurallar serpen, her şeyi kuralına uygun yaşama çabası veren güzel ve biçare insan, garip haller tavırlar içerisine girmeden önce tekrar bir düşün istersen.  Düşün nerede yanlışlık. “Yanlış” ı yanlışlıkla “yalnış” olarak yazınca yalnızlık geldi bana.  Yalnız olmanın da kendine göre kuralları var şekerim dedim sonra kendime ve güzel-biçare insana. Olabildiğince yalnız olmalısın önce, sonra yalnız olmayı umursamayacak kadar gamsız olman gerek, neden öyle oldu, şimdi ne olacak gibi bunaltıcı sorularla sıkmayacaksın yalnızlığını, her gün yaşadığın bilumum duygu yoğunluklarını bir sonraki günün üzerine ekleye bilmelisin. 
İşte şimdi dibine kadar kurallarına uygun şekilde yalnızsın..  
Bak yalnızlığının keyfine..

I
Yalnız kaldınız sanırsınız,
Biliyorum.
Yalnız bırakılmışsınız,
Biliyorum.
Ötesi yok.
II
Ötesi var:
Yalnızlık
Müziğin bile seni dinlemesidir.
Yalnızlık
İnsanın kendine mektup yazması
Ve dönüp-dönüp onu okuması
Yalnızlığın da ötesidir.
Ö.Asaf

30/03/2010

19 Ocak 2012 Perşembe

1. sayfa

Aklımı toplayıp yazacaklarımı dertop etmek istiyorum lakin; bir türlü beceremiyorum. Genelde başka bir işle meşgul olurken yazacaklarım şekilleniyor aklımın ücralarında. Ama o anda bunu kağıda dökemediğimden sonrasında da unutuyorum. Salak bir kadın olmadığımı biliyorum. Sanırım çok zeki de değilim. Gel gör beni aşk neyledi demek geldi içimden ama bu durumum aşkla bir ilgisi yok tabi. Aşkla ilgim olmayalı çok oluyor. Şöyle ayakları yerden kesecek cinsten. Sağını solunu önünü arkanı düşünmeden olanından hani. Bunu ne kadar istediğinle de alakalı tabi. Ama hep romanlarda filmlerde bir anda olur ya. İsteyip istemediğine bakılmaksızın bulur seni.  Bulur diye ümit etmekten öteye de gitmiyor benimkisi. Konunun aşka gelmiş olması şu anki ruh halimle ilintili sanırım. Oysaki ben. Aslını bilmek istersen oysaki ben falan değil. Gayet ben yani bu durum. Ofiste ki yeni yetme kızların midelerinde uçuşan kelebekleri görüp heveslenmemek ne mümkün. O kadar da geç olmasa gerek benim için. Daha yaşım kaç başım kaç diyorum ama. Ben de oldum.
Kırka ne kaldı ki şunun şurasın da.  Senelerin akıp gitme hali beni de geldi buldu sonun da.  Yirmili yaşlarda hep yirmi yaşında kalacakmışsın gibi gelir, otuzlu yaşların ilk yarısında hep otuzsundur. Ama ikinci yarı da kırkı kabul etmiş başlarsın yeni senelere.  Benim ki de o haldir. Gözüm de büyüttüğüm kadar değil tabi. Şükürler olsun ki hala iyi hissedenlerdenim. Hatta bazen gözüm dönüp yirmiliklere taş çıkartırım gibi boyumu aşan cümleler bile kurabiliyorum. Ve pek tabi hemen akabinde boyumu çok aştığını fark edip üstüruplu bir kadına dönüşebiliyorum. Neyse ki.
Hangi markanın olduğunu hatırlayamadığım bir sloganı kendime üfürüp yazdıklarım yazacaklarımın garantisidir diyip bu yazıyı da burada sonlardırıyorum. 

Not : sevdim kendimi sözümü tutup sayfalarca daha biriktirmişim. :)

18 Ocak 2012 Çarşamba

gelme zamanın gelmiş
kalk topla ne varsa
gelmeye dair
işe yaramayanları yak,
yarayanları birilerine ver,
yazık muhtaç birilerine,
kalk topla ne varsa
hiç bir şeyi saklama
zamanı
gelmiş
geçmiş
gelmeleri
getir
bana.


12/03/2010

17 Ocak 2012 Salı

önsöz

tabi bu benim ilk blog deneyimim değil. pek tabi son da olmayacak. noktadan sonra büyük harfle başlama kuralı dışında diğer yazım kurallarına mümkün olduğunca, bilgim yettiğince dikkat edeceğime söz verir, siz tüm sevgili okuyanları kucaklarım. bir de şu yazmak istediğin kelimeyi yazdıktan sonra altına çıkan kırmızı çizgi var ya. mesela "var ya" niye neden ayrı yazılmak zorunda. bitişik yazdığım da hemen altına çizdin. bir de yanına bir baloncuk çıkartıp gerekçesini yazsan tadından yenmeyecek. gün gelir o da olur elbet. şimdi sevi durup dururken bu bloğu neden açtı. halen açık bir dünya bloğu varken bu da neyin nesi demeyin.(tabi diğer bloglardan haberdar olanlar için bu söylediklerim.) o bloglar artık çok sıkıcı. gayet net oldu sanırım. ha zaman içerisinde burası da sıkıcı hale gelir onu bilemem tabi. onun da çözümü çok basit. herkese mutlu geceler..