20 Mart 2012 Salı

tüü kakka...


"bana zararı dokunan alışkanlıklarım var. kurtulacağım hepsinden teker teker. bir liste yaptım yakın zamanda, sıraya koydum hepsini. sen de varsın o listede. dur heyecanlanma hemen. sıranı beklemen gerek. "

15 Mart 2012 Perşembe

sayfa 17

Saatin kaç olduğunu bilmediğin bir zamanda kan-ter içerisinde –önce büyümeye başlayan karnına, sonra solunda dişlerinin gıcırtısıyla uyuyan bedenin henüz üç numaraya vurulmuş kafasına dokunmaktı-gerçeğe uyanmak.

18/06/2010

4 Mart 2012 Pazar

Sabah

Yataktan kalktım, giyindim. saatin kaç olduğuyla hiç ilgilenmedim. giyindim dediysem pijamamı çıkartıp eşofman giydim. evden çıktım. hemen evin yakınında ki bakkala gitmektense çok basamaklı -biz ona ölüm merdiveni diyoruz- -ha biz mi kim kızım ve ben- merdivenlerden inip ucuzcu markete -nedense marketin adını vermekten bi'an imtina ettim- girip, ekmek, süt, yumurta ve diyet peynir alarak çıktım. sonra neden bu tarz marketlerde gazete satılmadığı hususunda biraz(cık) düşündüm. elimdeki poşetle gazete satan markete girmeye utandım sonra. içim sıkıldı. kocaman bir şehirde yaşadığın da, mahallenin marketiyle, manavıyla ahbap olma zamanlarının geçmiş olması gerektiği üzerine biraz kafa patlattım sonra. gazete almadan merdivenleri sakin sakin yorulmaktan kaçınarak ama nefesim tıkanmış bir şekilde çıktım. hep sigaranın suçu dedim kendime. azalttım artık eskisi kadar çok içmiyorum mazeretleriyle kendimi avuttuğum geldi aklıma. üzüldüm kendime. pek çok kötü alışkanlığım konusunda hep bir mazeretim vardır zaten kendime. kendini kandırmak mı denir bunun adına yoksa nedir bilemedim. 
Eve girdiğimde prinç in iç gıcıklayıcı miyavlamaları karşıladı beni. her sabah ve her akşam bu tarz konuşmalar yapıyor benimle. ayakkabılarımı çıkartır çıkartmaz atladı bacaklarıma, karnı açıktı zaar. hemen mama kutusunun bulunduğu alaturka tuvaletin evdeki bütün döküntülerin ve ayakkabıların konulduğu yere dönüştüğü kapıya yöneldim. zavallı sevinçten hoplamaya elimi yalamaya başladı. görende aç bırakıyoruz sanır. mamasını verdikten sonra sesi soluğu kesildi. 
elimdeki poşeti mutfağa bırakıp, çayı demledikten sonra, mutfakta radyom olmadığına bir kez daha hayıflandım. buzdolabının üzerindeki "radyo al"notunun hiçbir boka yaramadığını söyledim kendime. ama orada kalmasına da müsaade ettim.  salona geçtim. tv de bir müzik kanalı açtım ve tekrar mutfağa gittim.dolabı  açıp kahvaltılıkları çıkardım. domates, salatalık soydum ve doğradım sonra. onlarsız pek kahvaltı yapamıyorum ben. hepsini tepsiye bir güzel sıraladım. sonra gittim güzel kızımı uyandırmaya. kalkmaya hiç niyeti yok belli. kafasını yorganla kapatmış. mırmır uyandırdım onu. önceleri hemen kalksın hemen elini yüzünü yıkasın hemen giyinsin isterdim. önceleri her şey hemen olmalıydı. olmadığı zamanlar cinnet zamanlarıydı. şimdi öylemi ya. usul usul olmasına da alışıyor insan. ve hatta çoğu zaman hoşuma bile gidiyor. güzel kızımız tv karşısında kahvaltı yapmayı tercih ediyor bugün. bazı zamanlar odasına istiyor kahvaltısını, bilgisayarıyla oyalanıyor bir taraftan da. bugün televizyon seyrederek yapacağız kahvaltıyı. hoş ne seyredelim muhabbetiyle kanallar arasında gidip gelirken bitiyor ya kahvaltı muhabbeti neyse. sabahları da hiç kahvaltılık program koymuyorlar canım. şöyle eğlenceli ama kaliteli bir şeyler. bunu da hep konuşuruz mesela. üstünü giyinmiş hafif makyajını yapmış geliyor güzeller güzelim. oyy annesinin güzeli diyorum içimden. -eğer keyfi yerindeyse dışımdan-. yemesi gerektiği kadar yiyor bir güzel yapıyor kahvaltısını. ben de eşlik ediyorum ona. sonra mutfağa gidiyor. yeni çektirdiği kahveden bol sütlü kahve yapıyor bize. kahvelerimizi içiyoruz sonra. o bir taraftan çantasını hazırlıyor. dört yaşında bir kız çocuğuna piyano dersi veriyor her cumartesi. boyama kalemleri. renkli çıkartmalar. dolduruyor çantasına. nota kağıtları sonra. kahvesini yudumluyor ufak ufak. televizyonun sesini kıssana anne diye sesleniyor bana. kapatıyorum televizyonu. yumuşak bir şarkı açıyor, bir kaç gündür dinliyor bu şarkıyı. gidip kim olduğuna bakıyorum. little dragon tıkladığınız da çalan parçası. sakin sakin tekrar banyoya gidiyor. şöyle bir göz gezdiriyor tekrar yüzünde. her şeyin tam olduğuna kanaat ettikten sonra odasına girip bilgisayarını kapatıp çantasını alıp, dağınık bir yatak, ortalığa atılmış bir kaç giysi. yerde çorap ve kitaplardan oluşmuş öbeklerle onu bekleyecek olan odasından çıkıyor. ayakkabılıktan ayakkabısını alıp giyiniyor. sonra montu atkısı. bugün hava güneşli ama yine olsun. çok bunalırsan atkını çantana atarsın diyorum. karşı gelmiyor. kahvesinden son yudumunu alıp kupayı bana veriyor. yanağına öpücüğünü konduruyorum. annemin bana her kapıdan çıktığımda söylediği benimde kızıma her seferin de tekrarladığım cümleyi kuruyorum. iyi günler kızım akıllı ol. diyorum. o da her seferin de tamam anne diyor. ve merdivenlerden iniyor. 
ben evin için de prinçle kalıyorum. öyle. sessiz. sonra bilgisayarımı açıp. kızımın dinlediği parçayı açıyorum. neden bilinmez onun varlığında hissettiğim şeyleri hissettirmiyor bana. demek ki bu kızımla güzel diyorum. kapıyorum. 
sonrası masallar masallar...